375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bendi ile ayni ve nakdi tüm ödemelerin aylık net tutarları toplamı için öngörülen üst sınırın aşılması hk.
Kamu İdaresi Türü
Yılı 2014
Dairesi 3
Dosya No 44818
Tutanak No 50372
Tutanak Tarihi 3.11.2021
Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar
2-104-269-316 sayılı ek ilamın 3 üncü maddesi ile; ... Kurumu personellerinden ...’e ödenen fazla çalışma ücretleri ile, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bendi ile ayni ve nakdi tüm ödemelerin aylık net tutarları toplamı için öngörülen üst sınırın aşılması nedeniyle ...TL’ye verilen tazmin hükmünün 14.11.2018 tarih ve 45329 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 2. Maddesi ile tasdikine karar verilmiştir.
Karar düzeltme dilekçesi ile Başsavcılığın mütalaası işbu dosyanın birinci maddesinde belirtildiği gibidir.
Dosyadaki mevcut belgelerin okunup, incelenmesinden sonra,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Usul Yönünden inceleme
İş bu dosyanın 1. Maddesinde belirtilen gerekçelerle, …’un karar düzeltme talebinin kabul edilerek, konunun esastan görüşülmesine karar verildi.
Esas Yönünden inceleme
... Kurumu personellerinden ...’e ödenen fazla çalışma ücretlerinin, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bendi ile ayni ve nakdi tüm ödemelerin aylık net tutarları toplamı için öngörülen üst sınırın aşılması sonucu kamu zararı oluşturduğu iddiasıyla ilgili hüküm vermek için yapılan yargılama sırasında; anılan KHK maddesinin birinci fıkrasının 6495 sayılı Kanunun 73 üncü maddesiyle değiştirilen (c) bendi; Anayasanın 49, 53, 54 ve 55 inci maddelerine aykırı görülmüş ve bu bağlamda da söz konusu bendin ... Kurumu açısından iptali için Anayasa Mahkemesine başvurularak, bu konuda verilecek karara kadar hükmün geri bırakılmasına ve 104 sayılı ilamla verilen hüküm dışı kararının da Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine düzenlenecek ek raporun yargılanmasına değin devamına karar verilerek 269 sayılı ek ilam düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi kararında söz konusu hükümlerin, Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmesi üzerine, Daire tarafından yapılan yargılama sonucunda 316 sayılı Ek İlam düzenlenmiş olup, ... TL’ye verilen tazmin hükmünün 14.11.2018 tarih ve 45329 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 2. maddesi ile tasdikine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin söz konusu başvuruya ilişkin 12.07.2017 tarih ve E.2017/27, K.2017/117 sayılı Kararında ise özetle;
Sendika hakkının bir unsuru olan toplu iş sözleşmesi hakkının, Anayasanın 53 üncü maddesinde özel olarak düzenlendiği, anılan maddenin birinci fıkrasında, “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.” denildikten sonra devamındaki fıkrada, “Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verildiği,
Anayasanın 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağının kanunla düzenleneceği belirtilmekle birlikte bu hakkın sınırlama sebeplerine yer verilmediği, ancak toplu iş sözleşmesi hakkı, sendika hakkının bir unsuru olarak görüldüğünden Anayasanın 51 inci maddesinin ikinci fıkrasında sendika hakkı için öngörülen sınırlama nedenlerinin toplu iş sözleşmesi hakkı için de geçerli olması gerektiği, buna göre, toplu iş sözleşmesi hakkının, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerine dayanılarak kanunla sınırlanmasının mümkün olduğu,
Bununla birlikte, bir düzenlemenin kamu yararına yönelik yapılmasının, Anayasaya uygunluk bakımından tek başına yeterli kabul edilemeyeceği, temel hak ve hürriyetler için meşru amaçla getirilen sınırlamaların Anayasanın 13 üncü maddesinde ifade edilen ölçütlere aykırı olamayacağı,
Anayasanın 13 üncü maddesinde yer alan ve aralarında sıkı bir ilişki bulunan, “temel hak ve hürriyetlerin özü”, “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ile “ölçülülük ilkesi” kavramlarının, bir bütünün parçaları olarak “demokratik bir hukuk devleti” nin özgürlükler rejiminde gözetilmesi gereken temel ölçütlerini oluşturduğu,
Toplu iş sözleşmesi veya grev neticesinde elde edilebilecek ücret, mali ve sosyal haklar yönünden belirli bir ölçü ve denge gözetilerek üst sınırlar belirlenmesinin, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını ortadan kaldıran veya onları kullanılamayacak ölçüde sınırlayan bir düzenleme olarak nitelendirilemeyeceği,
Merkezi yönetim bütçesi kapsamında yer alan ve özel bütçeli bir kamu kuruluşu olan ... Kurumu personeline ücret, mali ve sosyal haklar kapsamında yapılacak ödemeler için üst sınırlar belirlenmesi suretiyle kamusal kaynakların etkili ve verimli kullanılmasının, kamusal harcamaların kısıtlanmasının, bütçe disiplininin sağlanmasının ve bu suretle kamu yararının gerçekleştirilmesinin amaçlandığı gözetildiğinde, söz konusu sınırlamaların, “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ne aykırılık taşımadığı,
İtiraz konusu kuralla getirilen sınırlamanın toplu iş sözleşmesindeki konulardan sadece ücret, mali ve sosyal haklara ilişkin olması, buna karşılık toplu iş sözleşmesine konu olabilecek diğer alanların tamamında ve öngörülen üst sınırlar aşılmamak kaydıyla ücret, mali ve sosyal haklarda toplu iş sözleşmesi ve grev haklarının kullanılma imkanının devam etmesi nedeniyle, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına yapılan müdahalenin, ölçülü olduğu ve çalışanlara aşırı bir külfet yüklemediği,
Ayrıca, ... Kurumunda görevli uzman ünvanlı meslek personeline yapılacak bütün ayni ve nakdi ödemeler yönünden üst sınır öngören itiraz konusu 375 sayılı KHK kuralının, aynı veya benzer kadrolarda olup farklı kurumlarda görev yapanlar arasındaki ücret dengesizliğini gidermeye yönelik olduğu, nitekim, bu hususun itiraz konusu kuralın temelini oluşturan 666 sayılı KHK’nın gerekçesinde de belirtildiği, dolayısıyla çalışanlar arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi amacıyla kabul edilen kuralda, kamu yararına aykırılık bulunduğunun söylenemeyeceği, kanun koyucunun, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla çalışanların ücret politikasında geleceğe dönük olarak değişiklik yapmasının Anayasaya uygun olduğu, nitekim aksi düşüncenin kabulü halinde, çalışanların ücret politikalarında hiçbir zaman idarece değişiklik yapılamayacağı sonucuna ulaşılacağı ve bu durumun da idari fonksiyonun değişkenliği karşısında mümkün olamayacağı,
... Kurumu personelinin, hangi hak ve yükümlülüklere sahip olduklarını önceden bilerek ve kendi rızaları ile çalışmaya başladıkları, itiraz konusu 375 sayılı KHK kuralının yürürlük tarihinden sonra Kurumun kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan uzman ünvanlı meslek personelinin de söz konusu KHK ile öngörülen sınırlamadan işe girme öncesinde haberdar olduğu, dolayısıyla, ücret, mali ve sosyal haklar yönünden üst sınırlar belirlenmesinde, Devletin, yapılan işe uygun adaletli ücret ve sosyal yardımlar ödenmesi için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüne bir aykırılık bulunmadığı gibi ülkenin ekonomik ve mali kaynakları, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alındığında ilk defa veya yeniden atanacak olan Kurum personeli için geçerli olacak yeni bir düzenleme yapılmasının, çalışma barışını sağlamak için Devletçe alınması gereken tedbirler çerçevesinde kabul edileceği,
belirtilmiş ve açıklanan nedenlerle;
21.9.2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu'nun 25. maddesinin (I) numaralı fıkrasında yer alan “…bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla,…” ibaresi ile
375 sayılı KHK’nın ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının 6495 sayılı Kanunun 73 üncü maddesiyle değiştirilen (c) bendinin “... Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan … uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; … uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez.” bölümünün “... Kurumu” yönünden,
Anayasaya aykırı olmadığına hükmedilmiştir.
5544 sayılı ... Kurumu Kanununun;
“... Kurumu” başlıklı 3 üncü maddesinde;
“Bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek ve Kanunda belirtilen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli ... Kurumu kurulmuştur. …”
“Personelin atanma şartları ve statüsü” başlıklı 24 üncü maddesinin birinci fıkrasında;
“Kurum hizmetleri iş mevzuatı hükümlerine göre istihdam edilen uzman yardımcısı, uzman ve diğer personel eliyle yürütülür.” ve yedinci fıkrasında;
“Kurum personeli, emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabidir. …”
hükümlerine yer verilmiştir.
Dolayısıyla, Kurum personeli, 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olarak sürekli işçi statüsünde istihdam edilmekte ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Sigortalı sayılanlar” başlıklı 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan;
“Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar” kapsamında sigortalı kabul edilmekte olup bu bağlamda da; amacı “işçi ve işveren sendikaları ile konfederasyonların kuruluşu, yönetimi, işleyişi, denetlenmesi, çalışma ve örgütlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile işçilerin ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını belirlemek üzere toplu iş sözleşmesi yapmalarına, uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözümlemelerine, grev ve lokavta başvurmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olarak öngörülen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun ve ilgili mevzuatının kapsamı dahilinde bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” başlıklı 53 üncü maddesinde de; “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.” hükmü yer almış ve bu hükümden hareketle yayımlanan 6356 sayılı Kanunun “Toplu iş sözleşmesi ve çerçeve sözleşmenin içeriği” başlıklı 33 üncü maddesinde;
“(1) Toplu iş sözleşmesi, iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hükümleri içerir.
(2) Toplu iş sözleşmesi, tarafların karşılıklı hak ve borçları ile sözleşmenin uygulanması ve denetimini ve uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yolları düzenleyen hükümleri de içerebilir.
…
(5) Toplu iş sözleşmeleri ve çerçeve sözleşmeler, Anayasaya ve kanunların emredici hükümlerine aykırı düzenlemeler içeremez.”
denilmiş olup böylelikle işçiler ile işverenlere karşılıklı hak ve borçlarını ancak Anayasa ve kanunların emredici hükümlerinin çizdiği sınırlar çerçevesinde serbestçe tayin edebilme yetkisi tanınmıştır.
Bu bağlamda, 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 73 üncü maddesiyle değişen 375 sayılı KHK’nın ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendindeki;
“Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve ... Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan genel müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel ile uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; genel müdür ve genel sekreterler için bakanlık genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcıları için bakanlık genel müdür yardımcısı, uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez.” hükmü ve (ç) bendindeki;
“(b) ve (c) bentlerinde yer alan idarelerde istihdam edilen personelden anılan bentlerde emsali belirlenmemiş olan personele, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı, ilgili kurumun önerisi Devlet Personel Başkanlığının görüşü ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenecek emsali Devlet memuruna ilgili mevzuatında kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez. Emsal alınacak memur unvanlarının tespitinde, kadro veya pozisyon unvanları ile ifa ettikleri görevler itibarıyla 657 sayılı Kanuna göre girebilecekleri sınıflardaki aynı veya benzer görevlerin aynı veya benzer kadro, unvan veya derecesi dikkate alınır.”
hükmü de toplu iş sözleşmesi ile karşılıklı hak ve borçlarını belirleme yetkisi bulunan işçiler ile işverenin söz konusu yetkisine sınırlandırma getirmiş ve anılan sınırlayıcı hükümler Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen Kararı ile sabit hale gelmiştir.
Kurum uygulamasında;
4857 sayılı İş Kanununun “Fazla çalışma ücreti” başlıklı 41 inci maddesinde yer alan;
“Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırk beş saati aşan çalışmalardır. …
Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.
Haftalık çalışma süresinin sözleşmelerle kırk beş saatin altında belirlendiği durumlarda yukarıda belirtilen esaslar dahilinde uygulanan ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve kırk beş saate kadar yapılan çalışmalar fazla sürelerle çalışmalardır. Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmi beş yükseltilmesiyle ödenir.
…
Fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışmaların ne şekilde uygulanacağı çıkarılacak yönetmelikte gösterilir.”
hükmü ve ... Kurumu Personel Yönetmeliğinin “Fazla çalışma ücreti” başlıklı 20 nci maddesinde yer alan;
“Kurum ihtiyaç duyduğunda personele fazla süreli çalışma ya da fazla çalışma yaptırabilir. Personele ödenecek fazla süreli çalışma veya fazla çalışma ücreti, 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre tespit edilir.” hükmü ile işçi statüsünde çalışan personele yapılacak söz konusu ödemenin açıkça hukuki temele dayandırıldığı,
... Kurumunu temsilen KAMU-İŞ işveren sendikası ile işçileri temsilen TEZ KOOP-İŞ işçi sendikası arasında düzenlenen Toplu İş Sözleşmesinin, üzerinde mutabakat sağlanamayan maddeleri için; gerek 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun “Yüksek Hakem Kuruluna başvurma” başlıklı 51 inci maddesinin birinci fıkrasındaki; “Grev oylaması sonucunda grev yapılmaması yönündeki kararın kesinleşmesinden itibaren altı iş günü içinde işçi sendikası; grev ve lokavtın yasak olduğu uyuşmazlıklarda 50 nci maddenin beşinci fıkrasında belirtilen tutanağın tebliğinden ya da erteleme süresinin uyuşmazlıkla sonuçlanması hâlinde sürenin bitiminden itibaren taraflardan biri altı iş günü içinde Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir. …” hükmü gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “B. Grev hakkı ve lokavt” başlıklı 54 üncü maddesindeki; “Grev ve lokavtın yasaklandığı hallerde veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Uyuşmazlığın her safhasında taraflar da anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir. …” hükmü uyarınca Yüksek Hakem Kuruluna başvurulduğu ve Kurumca yapılan fazla çalışma ücreti ödemelerinin de söz konusu başvuru üzerine anılan Kurulca karara bağlanan “Fazla Çalışma” başlıklı 16 ncı maddedeki;
“Haftalık 45 saatlik normal çalışma süresinin üzerinde yapılan çalışmalar fazla çalışmadır. Memleketin genel yararları ya da işin niteliği gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma birim yöneticilerinin talimatıyla gerçekleştirilebilir. Fazla çalışmaların ücreti % 50 (yüzde elli) zamlı ödenir. Zorunlu nedenlerle yasal sürelerin üzerinde fazla çalışma yaptırılması durumunda da bu çalışmaların ücreti ödenir.” hükmü çerçevesinde hesaplandığı,
görülmektedir.
Ancak, ilam konusu kamu zararı; fazla çalışma ücretlerinin hukuki dayanaktan yoksun olmasından veya hesaplanma şeklindeki herhangi bir hatadan değil aylık hesaplanan fazla çalışma ücretinin mevzuatta öngörülen aylık ödeme sınırını aşmasından kaynaklanmaktadır. Zira, 4857 sayılı Kanun tüm işçiler için geçerli genel bir kanun iken 375 sayılı KHK’nın ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesi Kararı ile sabit (c) bendi (buna bağlı olarak (ç) bendi) Kurum personelini ilgilendiren özel bir mevzuat hükmü olup öncelikli uygulanma zorunluluğu bulunmakta, bu bağlamda da; fazla çalışma ücretlerinin ancak söz konusu KHK ile öngörülen ve her türlü mali ve sosyal hakların aylık toplam tutarını kapsayan üst sınırı aşmayacak şekilde ödenmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, mali ve sosyal hakların aylık tutarları için mevzuatta öngörülen üst sınırları aşacak şekilde fazla çalışma ücreti ödenmesi açıkça kamu zararı niteliğindedir.
Dilekçi karar düzeltme dilekçesinde; Anayasa Mahkemesi’nin 12/07/2017 tarih ve E.2017/27 sayılı Kararının dikkate alınmadığını, mezkur ilam hükümlerinde, anılan mahkeme kararına aykırı hükümlere yer verildiğini, Anayasa Mahkemesinin ilk incelemeye ilişkin Kararında görüleceği üzere belirtilen maddeler kapsamında Sayıştay ilgili dairesinin yetkisizliğinin dikkate alınmadığını, tazmine gerekçe olarak gösterilen maddelerin uygulanmakta olan davada kural olarak ele alınamayacağı ve 375 sayılı KHK’nın Ek 11/c maddesinin MYK’da sadece Uzman unvanlı personele uygulanabileceğini, MYK’da görevli uzman unvanlı meslek personeline yapılacak bütün aynî ve nakdî ödemeler yönünden 666 sayılı KHK kuralı ile getirilen üst sınır, KHK kuralında değişiklik öngören yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra MYK kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan uzman unvanlı meslek personeli bakımından geçerli iken yürürlük tarihinden önce atanmış bulunan uzman unvanlı meslek personelini kapsamadığı halde Temyiz Kurulu İlamında bu hükmün dikkate alınmadığını, yasal düzenlemenin yürürlük tarihinden önce istihdam edilen uzman unvanlı personele de kamu zararı çıkartıldığını, yine kamu zararının sadece uzman unvanlı meslek personeline çıkartılması gerekirken tüm unvanlara kamu zararı çıkartıldığını iddia etmişse de;
Sayıştay 3. Dairesince, 21.9.2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu'nun 25. maddesinin (l) numaralı fıkrası ile,
27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek II. maddesinin birinci fıkrasının, 12.7.2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun'un 73. maddesiyle değiştirilen (c) bendinin "... Kurumu" yönünden, Anayasa'nın 49., 53., 54. ve 55. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptal edilmesi için başvurulmuş, Anayasa Mahkemesince de;
5544 sayılı Kanun'un 25. maddesinin itiraz konusu (I) numaralı fıkrasında; Meslekî Yeterlilik Kurumu Başkanının, yönetici personelinin ve diğer personelinin ücret, malî ve sosyal haklarının; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla, Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun onayı ile belirleneceğinin düzenlendiğini, başvuran Mahkemede görülmekte olan davanın ise, Meslekî Yeterlilik Kurumu personeline, anılan kuralda belirtilen sınırdan fazla ödeme yapılması nedeniyle oluşan kamu zararının sorumlulardan tahsili yönünde düzenlenen rapor üzerine yapılan yargılamaya ilişkin olduğu, bu itibarla, 5544 sayılı Kanun'un 25. maddesinin itiraz konusu (l) numaralı fıkrasının "Başkan, yönetici personel ve diğer personelin ücret, malî ve sosyal hakları…” ve “Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun onayı ile belirlenir. ” bölümü, bakılmakta olan davada uygulanacak kural olmadığından, belirtilen bölüme yönelik başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, (I) numaralı fıkrasında yer alan “…bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla,…” ibaresinin esastan incelenmesine,
İtiraz konusu KHK kuralının, Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve Meslekî Yeterlilik Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan genel müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel ile uzman unvanlı meslek personelini kapsadığı,
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddelerine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkili olduğu, ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanması gerektiği, uygulanacak kuralın ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte olması gerektiği ifade edilerek, başvuran Mahkemede görülmekte olan davanın ise Meslekî Yeterlilik Kurumu personeline, anılan kuralda belirtilen sınırdan fazla ödeme yapılması nedeniyle oluşan kamu zararının sorumlulardan tahsili yönünde düzenlenen rapor üzerine yapılan yargılamaya ilişkin olduğu ve 5544 sayılı Kanun'a bağlı "İHDAS EDİLEN POZİSYONLAR CETVELİ” ile bakılmakta olan davadaki yargılamaya esas rapor gözetildiğinde davaya konu fazla ödemenin, 375 sayılı KHK'nın itiraz konusu kuralında belirtilen unvanlardan yalnızca “uzman unvanlı meslek personeli "ne yönelik olduğu, bu sebeple,
KHK kuralında yer alan "Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve... “, " ...genel müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel ile " ve “genel müdür ve genel sekreterler için bakanlık genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcıları için bakanlık genel müdür yardımcısı, ... “ ibarelerinin uyuşmazlıkta uygulanma olanağı bulunmadığından, söz konusu ibareler yönünden başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, (c) bendinin kalan bölümünün esasının incelenmesine,
karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından, Sayıştay 3. Dairesinin, 375 sayılı KHK’daki söz konusu ibareler yönünden, ilk incelemede yetkisizliği nedeniyle başvurusunun reddine karar verilmesinin nedeni, yargılamaya esas raporda, 375 sayılı KHK’nın ek 11. Maddesinin c bendi kapsamında yalnızca “ilk defa veya yeniden atanan uzman unvanlı meslek personeli" bulunması olup, anılan KHK kapsamında ilk defa veya yeniden atanan genel müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel bulunmamasıdır. Anayasa Mahkemesi, bu sebeple, 375 sayılı KHK’nın ek 11. Maddesinin c bendini “ilk defa veya yeniden atanan uzman unvanlı meslek personeli" açısından, esastan incelemiştir. Anılan KHK kapsamı dışındaki personele yapılan fazla ödemenin dayanağını ise 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu'nun 25. maddesinin (I) numaralı fıkrası oluşturmakta olup, söz konusu hükümde yer alan “…bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla,…” ibaresinin de mezkur kararda Anayasaya aykırı olmadığına hükmedilmiştir.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi Kararında, 375 sayılı KHK kuralı esastan sadece uzman unvanlı meslek personeli açısından değerlendirilmişse de, MYK personeline ücret, malî ve sosyal haklar yönünden üst sınırların belirlenmiş olmasının, Devletin, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüne bir aykırılık oluşturmadığı gibi ülkenin ekonomik ve malî kaynakları, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınarak aynî ve nakdî ödemelere ilişkin yeni bir düzenleme yapılmasının da Devletin, çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüyle bağdaşmayan bir yönünün bulunmadığına karar verilmiştir. Mezkur kararın gerekçesi görüldüğü üzere, özü itibariyle, tüm MYK personeli için geçerli olabilecek genel bir gerekçedir.
Tüm bunların yanında, ilamın gerekçesini oluşturan 375 sayılı KHK’nın Ek 11. Maddesinin (c) bendi (buna bağlı olarak (ç) bendi) ile 5544 sayılı Kanunun 25. maddesinin (I) numaralı fıkrası halen geçerliliğini korumakta olup, dilekçinin iddiaları yasal dayanaktan yoksundur.
Bu itibarla, 14.11.2018 tarih ve 45329 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 2. maddesinde, KARAR DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA, oybirliği ile,
Karar verildiği 03.11.2021 tarih ve 50372 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.